3.5 Covid-19 Döneminde Komplo Teorileri

Covid-19 salgınının başlamasıyla bilimsel bilgileri manipüle eden birçok komplo teorisi ortaya çıktı (Bavel vd., 2020). Salgının asılsız olduğu, koronavirüsün grip virüsünden daha zararlı olmadığı, insanlar tarafından laboratuvar ortamında geliştirildiği, koronavirüsün biyolojik silah olduğu, bazı ülkelerin kendi çıkarları için bu virüsü ürettiği veya koronavirüsün ilaç sektörünün bir oyunu olduğu gibi iddialar bu dönemde en sık rastlanan komplo teorileri oldu. Covid-19 örneği üzerinden düşündüğümüzde; salgının ilerleyen dönemlerinde ise bu teoriler eskileri ile birleştirilerek 5G ağının virüsün yayılımını kolaylaştırdığı veya virüsü Bill Gates’in ortaya çıkardığı gibi yeni teorilere dönüştü. Bu komplo teorileri, insanların pandemi döneminde karar alma süreçlerini etkiledi, kurumlara yönelik güveni, koronavirüse karşı alınan önlemleri azalttı ve pandeminin yönetimini zorlaştırdı (Freeman vd., 2020; Pummerer vd., 2021). Romer ve Jamieson ise (2020) komplo teorilerine yönelik inancın pandeminin yarattığı tehdidin daha düşük olarak algılanmasına, maske gibi önleyici tedbirlere uyulmamasına neden olduğunu ve aşı reddiyle ilişkili olduğunu söylüyor.

Komplo teorilerinin belirttiğimiz üzere pandemi döneminde bu kadar çok ve şiddetli sonuçları olması pek de şaşırtıcı değil (Bavel vd., 2020; van Prooijen & Douglas, 2017). Büyük toplumsal ve siyasi resimler çizen komplo teorilerinde genellikle bazı güçlü kişi ve kurumların kendi çıkarları doğrultusunda halkı manipüle ettiği öne sürülür. Komplo teorileri, hiçbir şeyin tesadüfen olamayacağı, göründüğü gibi olmadığı ve her şeyin birbiriyle bağlantı olduğu anlatılarıyla şekillenir (Barkun, 2003). Toplumsal kriz dönemlerinde insanların deneyimlediği korku, belirsizlik ve kontrolden çıkma gibi durumu anlamlandırmaya yönelik duygular komplo teorilerinin yayılması için elverişli bir ortam sunuyor (van Prooijen & Douglas, 2017). Tıpkı siyasal ve toplumsal konularda yayılan komplo teorileri gibi koronavirüs ile ilgili komplo teorilerinin çoğu belirli grupların bir komplo içerisinde olduğunu öne sürüyor. Örneğin, pandeminin başlangıcında koronavirüsün Çin tarafından veya ABD tarafından üretildiğini ve biyolojik silah olarak kullanıldığını düşünenler vardı. Bunun devamında ise insanlar koronavirüsün gerçek olmadığına inanmaya başladılar. Olayların veya durumların arkasında gizli ve güçlü grupların kötü eylemleri olduğu düşüncesine dayanan bu komplo teorilerinin koronavirüs döneminde bu kadar artması ve karar verme süreçlerimizi etkilemesi, pandeminin hayatımızı, yaşam biçimimizi önemli ölçüde etkileyen bir olay olmasından kaynaklanıyor. Bu dönemde bireylerin belirsizliği ortadan kaldırma ve güvende hissetme ihtiyaçları ve kendi gruplarını olumlu bir şekilde tanımlamaları komplo teorilerine yönelik inancı artırıyor (Douglas, 2021; Douglas vd., 2017, 2019).

 

ÖNERİ – İZLEYELİM:
11 Eylül’de İkiz Kuleler’e giren uçak değil hologram mıydı? Ay’a gerçekten gidildi mi? Bill Gates aşılarla nüfusu azaltmayı planladı mı? Dünya Sağlık Örgütü, devletlere yön veren bir ağın parçası mı? Daha birçok soruyu yanıtlayan bu belgesel özellikle pandemi döneminde altın çağını yaşayan komplo dünyasına dalıyor. Aşı karşıtları, bilim insanları, sosyal bilimciler, araştırmacılar modern çağın giderek büyüyen fenomenini anlatıyor.

 

Koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inancı etkileyen çeşitli faktörler var. Uscinski ve arkadaşlarının (2020) yaptıkları araştırma, koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inancın oldukça yaygın olduğunu gösteriyor. Araştırma, komplo teorilerine yönelik inancın en önemli belirleyicisinin, inkarcılık olarak tanımladığımız teknik/bilimsel konulardaki uzmanların açıklamalarını reddetme eğilimi olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra, daha önce bir dünya görüşü haline geldiğini belirttiğimiz ve büyük olay ve durumları komplo olarak açıklayan komplocu düşüncenin varlığı da koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inancı artırıyor. Son olarak, partizan tutumlara sahip olanlar komplo teorilerine daha çok inanıyor.

Coninck ve arkadaşlarının (2021) farklı ülkeleri kapsayan araştırmalarına göre televizyon, gazete ve radyo gibi geleneksel medya araçlarından bilgi edinenlerin koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine ve yanlış bilgilere daha az inandığı görülüyor. Bunun aksine, dijital medyadan, siyasetçilerden ve yakın çevreden koronavirüs ile ilgili bilgi edinen bireyler komplo teorilerine ve yanlış bilgilere daha çok inanıyor. Komplo teorilerinin, dijital ve sosyal medya platformlarında hızla yayıldığını, bireylerin de bunlara sık maruz kalmaları sebebiyle komplo teorilerine inanmaya yöneldiğini söyleyebiliriz. Stecula ve Pickup da (2021a) haber almak için Facebook ve Youtube kullanmanın komplo teorilerine yönelik inancı artırdığını söylüyor.

Türkiye’de de benzer bir durumu gözlemledik. Bizim yaptığımız İnfodemiyle Etkin Mücadele Araştırması’nda (2020)  da koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inancın yüksek olduğunu gördük. Araştırmaya katılanların %56’sı virüsün ABD ya da Çin gibi büyük güçler tarafından üretildiğine inanırken, %52’lik bir kesim hükümetlerin verdiği Koronavirüs istatistiklerini güvenilir bulmuyor. Koronavirüs’ün Çin’deki bir laboratuvarda üretilip bir kaza sonucu dünyaya yayıldığına inananların oranı %50 iken, hükümetlerin yaşlı nüfustan kurtulmak için bu virüsü ürettiğine inananların oranı %44. Araştırma bulgularımıza göre, daha önce de değindiğimiz üzere, bireylerin sezgisel mi analitik mi düşündüklerini ölçen bilişsel yansıtma testi sonuçlarının eğitim düzeyi ile ilişkili olduğu ve daha yüksek bilişsel yansıtma kapasitesine sahip olanların, komplo teorilerine daha az inandıkları da görülmektedir. Bununla beraber komplo teorilerine yönelik inancın yüksek olması kurumlara daha az güvenildiğini gösteriyor. Farklı alanlarda yayılan komplo teorilerine inanan insanlar, koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine de inanıyor. Bu da bize, yaşanan olayları komplo ile açıklamaya neden olan komplocu düşüncenin yaygın olduğunu gösteriyor. Koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inanç da yanlış bilgilerin daha fazla yayılmasına neden olarak kriz zamanında bilgi düzensizlikleri olarak tanımladığımız sorunun oluşmasına neden oluyor (İnfodemiyle Etkin Mücadele, 2020).

 

 Şekil 3.2: Koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inanç (Görüşe katılanların oranı) (İnfodemiyle Etkin Mücadele, 2020)

 

Sayın ve Bozkurt’un (2021) yaptığı araştırma Türkiye’de komplo teorilerine yönelik inancın farklı demografik ve ideolojik gruplarda da var olduğunu gösteriyor. Araştırmaya katılanların %34’ü koronavirüsün ABD, Çin, İsrail gibi büyük güçler tarafından kendilerine tehdit oluşturan bir komplo olduğuna, %41’i ise koronavirüsün laboratuvarda üretildiğine inanıyor. Ayrıca araştırma, refah düzeyi düşük olanların, işsizlerin ve eğitim seviyesi düşük olanların komplo teorilerine daha çok inandığını gösteriyor. Alper ve arkadaşlarının (2021) yaptığı araştırma da genel komplo teorilerine yönelik inanç, sezgisel davranma ve düşük düzeyde bilişsel yansıtma skoru, belirsizlikten kaçınma gibi faktörlerin koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inancı artırdığını gösteriyor.

Bireylerin komplo teorilerine yönelik inancının yanı sıra bunları oluşturan ve yayan aktörleri de incelemek de oldukça önemli. Pek çok aktör koronavirüs ile ilgili komplo teorilerinin üretilmesi ve yayılmasında rol oynadı. Örneğin Rusya ve Çin gibi devletler koronavirüsün ortaya çıkışı, tedavi yöntemleri ve aşılar hakkında yanlış bilgileri ve komplo teorilerini yaymak için dezenformasyon kampanyaları düzenlediler (Dubow vd., 2020). 5G teknolojisinin insan hücrelerinde koronavirüsün oluşumuna neden olduğu yönündeki komplo teorisini inceleyen Jones (2020) bunun devlet destekli organize bir dezenformasyon kampanyası olduğunu, birçok bot hesabın bu komplo teorisini yaydığını söylüyor. Koronavirüs ile ilgili atılan tweetleri inceleyen Ferrara da (2020) ABD’de siyasal alanda komplo teorilerinin yayılmasında botların aktif bir şekilde rol aldığını söylüyor. Benzer bir organize dezenformasyon kampanyası Plandemic (planlanmış pandemi) belgeselinin yayılmasında da kullanıldı. Belgeselin yayılma hızını artırmak için yapımcılar tarafından Twitter’da oldukça kapsamlı bir kampanya yürütüldü (Nazar & Pieters, 2021).

Koronavirüs ile ilgili komplo teorilerine yönelik inancı incelerken bilgi düzensizliklerinin siyasal arka planı bağlamında ele aldığımız popülizmin ve hakikat sonrası dönemin etkilerini de göz önünde bulundurmamız gerekir. Popülist siyasetçiler, elit karşıtı bir tutum ile halktan yana bir tavır, bir söylem geliştiriyorlar (Rooduijn & Pauwels, 2011). Popülizmi, koronavirüs bağlamında düşündüğümüzde ise teknik uzmanlara veya bilim insanlarına yönelik entelektüel karşıtı tutumları barındırdığını söyleyebiliriz. Stecula ve Pickup (2021b) popülizmin koronavirüs ile ilgili komplo teorileriyle ilişkili olduğunu belirtiyor. Bu da komplo teorilerine inanan bireylerin halk sağlığı uzmanları tarafından önerilen önlemlere uyumunu azaltıyor.

Hakikat sonrası dönemdeki bilim karşıtlığı ve bilim insanlarına yönelik kuşkuculuk da bu durumu etkiliyor. Viroloji alanında uzmanlığı olmayan fakat koronavirüs ile ilgili açıklamalar yapan birçok kişi var. Farklı alanlarda tanınan bu kişiler, hali hazırda var olan etki alanlarını koronavirüs ile ilgili komplo teorilerinin yayılmasına kaydırdı. Süper yayıcılar olarak tanımlayabileceğimiz bu kişiler siyasi, ekonomik çıkarlar ya da sosyal statü edinmek gibi amaçlarla komplo teorilerinin yayılmasına neden oluyor. Örneğin daha önce de 11 Eylül saldırıları ile ilgili yaydığı komplo teorileri nedeniyle Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden ayrılan Kevin Barrett, koronavirüsün ABD tarafından Çin’e zarar vermek için biyolojik silah olarak kullanıldığını söylüyor. Pandemi döneminde bazı siyasetçiler de bu durumdan muaf değildi ve benzer argümanları kullandılar. Türkiye’de de birçok sahte uzman koronavirüs ile ilgili komplo teorilerini yaydı. Varol ve öğrencileri (2021) Twitter’da öne çıkan 36 dezenformasyon aktörünün aşılarla ilgili organize dezenformasyon faaliyeti yürüttüklerini belirtiyor. Bu aktörler, elde ettikleri popülariteyle şifalı doğal taşlar, bitkisel ilaçlar gibi ürünleri satıyorlar ve yayınlarla para kazanmak gibi motivasyonları var (Arabacı vd., 2022). Bu aktörler koronavirüs ile ilgili yanlış bilgileri ve komplo teorilerini yaymak için sosyal medya platformlarında etkin oluyor, televizyon programlarına katılıyor ve miting organize ediyorlar.